Claude Lévi-Strauss’un “Herkes seyahat ettiğinde ve başka bir dünyada yaşarmış gibi göründüğünde bile, görüp sevdiği her şeyi kapsayan ve sürekli geri döndüğü bir dünyayı içinde taşır.”sözünü cep defterime not almışım. Seviyorum bu sözü…
Seyahat bir uzaklaşma olarak nitelendirilse de çoğu zaman aslında kendimize yakınlaşmamızdır bir yerde. Merak ederiz, görürüz, değerlendiririz ve hepsi yeri geldiğinde bir tebessümle veya kızgınlıkla belki de özlemle hatırlayacağımız imgelere dönüşür. Ama mutlaka beyne ve kalbe çentik atan bir şeyler vardır her seyahatte.
İspanya seyahatime dönüp baktığımda renkler geliyor gözümün önüne…Kırmızılar, sarılar, maviler…Renk cümbüşü... Ama yine de bana sorarsanız İspanya’nın rengi kırmızıdır. Kırmızı canlıdır, hareketlidir, kanı kaynatandır, iç gıcıklayandır. O Akdenizdir ve işte o nedenle İspanya kırmızıdır…